Tarihçi-Araştırmacı

Tarihçi-Araştırmacı/Historian-Researcher/مورخ و محقق


Bloqa Xoş Gəlmişsiniz/Bloga Hoşgeldiniz/Welcome to the Blog/به بلوگ خوش آمدید/بلوقا خوش گلمیشسیز/


28 Kasım 2010 Pazar


Azerbaycan ne geçmişte, ne de günümüzde hiçbir zaman tam olarak İranî bir toprak sayılmamıştır.[1]



            Özet

Azerbaycan’ın İslam öncesi tarihine baktığımız zaman önemli ölçüde İran rejimine ve sistemine muhalif cereyanlar ve şahısların varlığı görülmekte ve bu topraklarda İranlılığa karşı bir havanın varlığı izlenimini vermektedir. Bu yazıda bu konuya kısaca değinilecektir.

Anahtar kelimeler: Azerbaycan, İslam Öncesi, Afrasiab, Keyhosrov,


Abstract

When we look at the pre-Islamic history of Azarbaijan we see significant opposition to the Iranian regime and the system. It gives us a impression about being of a opposition against Iran at this lands. In this article we will briefly discuss this issue.

Keywords: Azarbaijan, Pre-Islamic, Afrasiab, Keyhosrov




Başlıktaki sözlerin sahibi meşhur İranşinas Richard Nelson Frye’a aittir. Bu bilim adamının sözünü araştırmaya çalıştık. İslam’dan sonraki durumun ve Azerbaycan’ın Türklerle meskûn olmasından dolayı bu faraziyeyi araştırmaya fazla hacet yoktur diye düşünmekteyim. Ancak Türk olmayan İslam öncesi Azerbaycan’ında bu sözün doğruluğunu araştırdık.


İran tarihinin son yüzyılına göz attığımız zaman Azerbaycan’dan İran rejimi ve sistemine muhalif cereyanların ve hareketlerin baş kaldırdığını ve başka etniklerin hareketlerine ve cereyanlarına da yön verdiğini görmekteyiz. Azerbaycan’ın coğrafi konumu ve bir taraftan Kafkaslara, diğer taraftan Türkiye ve dolayısıyla Avrupa’ya yakın olması farklı fikirlerin ve akımların cezbedilmesi açısından önemli rol oynamıştır. Rusya, Sovyetler Birliği, Avrupa, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti son yüzyılda bu topraklar için esin kaynağı olmuştur.
Azerbaycan’ın Hunlar ve Hazarlardan başlayarak Türkler tarafından mesken tutulması, Selçuklular döneminde Oğuz Türklerinin yoğun göçleriyle bölgenin Türkleşmesi ve Moğolların terkibindeki çok sayıda Türk’ün de burayı yurt edinmesiyle İran’ın diğer yerlerinden farklı olarak tamamen başka bir kültürün şekillenmesi bu topraklarda farklı düşüncelerin ortaya çıkmasına zemin hazırlamış ve her zaman öncül rol oynayan bu farklılık günümüze dek varlığını devam ettirmiştir.
Ancak İslam öncesine baktığımız zaman Azerbaycan’ın adeta muhalif bir merkez konumunda olduğu, farklı dönemlerde İran devletlerine muhalif insanların ve karşıt bir havanın var olduğu görülmektedir. İslam kaynaklarında bu konu ile ilgili bilgiler bulunmaktadır.
İran mitolojik krallarından Feridun’un ülkesini üç oğlu Selm, Tur ve İrec arasında bölüştürmesinden sonra kendi hisselerinden memnun kalmayan Tur ve Selm, en iyi toprakları en küçük kardeş İrec’e vermesinden dolayı babalarına ve İrec’e kin beslemişler ve ordularıyla birlikte o hisseleri İrec’in elinden almak istemişlerdi. Onların orduları Azerbaycan topraklarında birbirine yetişmiştir. Orada kardeşlerin huzuruna gelen İrec, ortadan kaldırılmıştır. Dolayısıyla İran’ın simgesi Azerbaycan’da öldürülmüştür.[2]
İrec’in sülalesinden Keyhosrov’un İran tahtına oturmasıyla atasının intikamını almak istemesi üzerine Tur ve Selm’in birleşik ordusunun Azerbaycan’dan İranşehr’e yürüdüğü belirtilmektedir.[3] Buradan Azerbaycan’ın İranşehr terkibinde olmadığı ve farklı bir konuma sahip olduğu sonucu çıkmaktadır. Burada Azerbaycan’dan bugünkü bağımsız Azerbaycan Cumhuriyeti ve kuzey Kafkas toprakları mı yoksa Güney Azerbaycan topraklarının kastedildiği anlaşılmamaktadır. Ancak Kuzey Azerbaycan toprakları daha muhtemel olarak düşünülmektedir. Bu da söz arası İslam kaynaklarında o topraklara Aran ve Alban değil de Azerbaycan denildiği göstermektedir.
İrani kavimlerin efsanevi dönemlerine ait Keyanian sülalesinden Keyhosrov ile Turan hükümdarı Afrasiab arasında yapılan uzun savaşlar Turan kavimlerinin yenilmesi ile sonuçlanmıştır. Afrasiab’ın kumandanlarından sadece oğlu Şiyde’nin hayatta kaldığı ve Keyhosrov ile savaşa tutuştuğu belirtilmektedir. Aralarındaki savaş 4 gün sürmüş ve Şiyde’nin Azerbaycan’a kaçışıyla son bulmuştur. Ancak düşmanını takip eden Keyhosrov orada Şiyde’yi öldürmüştür. Aynı macera Afrasiab için de söylenmektedir. Oğlundan sonra savaşa başlayan Turan hükümdarının yenilmesinden sonra Azerbaycan’a kaçışı ve orada Keyhosrov tarafından tekrar yenilerek ortadan kaldırılması bir takım İslam kaynaklarında aksini bulmuştur.[4] Turan hükümdarlarını Azerbaycan’ı bir üs ve sığınacak yer olarak görmeleri ve buradan yardım alabilmeleri olasılığı onları bu topraklara çekmiştir. Elbette bazı kaynaklarda Afrasiab’ın Ceyhun ve Belh taraflarında öldürüldüğü de yazılmıştır.
Bilindiği üzere Sasaniler döneminde Azerbaycan Zerdüşt’ün doğum yeri olarak gösterilmiş ve burada büyük bir ateşkede yapılarak Zerdüştiliğin önemli merkezlerinden birisi haline getirilmiştir. Akamenitler döneminden de Azerbaycan satraplığının da önemli olduğu bilinmekle beraber Aşkaniler döneminde Ermenistan’ın kapısı olması itibariyle de önemli idi. Çünkü Aşkaniler döneminde Ermenistan’ın kontrolü Roma ile onların arasında her zaman bir savaş nedeni olmuştur.
Aşkaniler döneminde de Azerbaycan’ın bu sülaleye karşı olduğuna dair bazı işaretler mevcuttur. M. Ö. 33 yılında Roma imparatoru Antuan’ın ve Azerbaycan’ın hakimi Artavazd’ın Ermenistan’ın yeni hakimi Artaksias ile müttefik olan Partlıları yendiği belirtilmektedir. Bu savaşta Azerbaycan’ın Aşkanilere karşı Roma’nın yanında yer aldığı görülmektedir. Ancak Oktav ile savaşmak için Roma ordusunun geri çekilmesi üzerine Artavazd, Aşkaniler tarafından yenilmiş ve Roma’ya kaçmak zorunda kalmıştır.[5]
Sasani hükümdarı Türkzade 4. Hürmüz döneminde asi olan ordu komutanı Behram Çubin, Hürmüz ile oğlu Hosrov Parviz’in arasını karıştırmaktaydı. Hürmüz’ün, hükümdarlığını devirmek için oğlunun birileri tarafından tahrik edildiğine dair daha önceden de şüpheleri vardı. Behram Çubin, Hosrov Parviz adına sikkeler darbettirmiş ve Hürmüz’ün başkentine yollayarak halka dağıtılmıştır. Hürmüz’ün endişelendiği ve oğlunu hapse atmak istediği, Hosrov Parviz’in ise kaçarak Azerbaycan’a geldiği, oradaki mahalli hakimin ona destek verdiği ve onunla biat ettiği ifade edilmektedir.[6]
Sasaniler döneminde Azerbaycan marzbanı’nın önemli olduğu ve bölge ordu komutanlığı altında Azerbaycan, Samogan, Şehr-e Zur, Mehr Cangozag, Masabathan, Helvan, Dinaver, Hemedan, Espahan, Zencan, Kazvin, Tabarestan ve Kuhestan şehirlerinin bulunduğu belirtilmektedir.[7]
Bu faktlar Azerbaycan’da İran’a karşı muhalif bir cereyan, fikir ve hareketlerin var olduğunu göstermektedir. Asrın en büyük İranologlarından Frye da Azerbaycan’ın ne geçmişte, ne de günümüzde hiçbir zaman tam olarak İrani bir toprak sayılmadığı ileri sürmektedir.[8]


[1] Richard Nelson Frye, Miras-e Bastani-ye İran, s. 19
[2] Thaalabi, Tarikh-e Thaalabi, s. 36-41
[3] A.g.e., s. 43
[4] Ebn Moskuyeh, Tajarab al-Omam, s. 77; Gardizi, Tarikh-e Gardizi, s. 48
[5] Richard Nelson Frye, Tarikh-e Bastani-ye İran, s. 378
[6] Yaghubi, Tarikh-e Yaghubi, s. 206-208; Thaalabi, Tarikh-e Thaalabi, s. 433
[7] Yaghubi, a.g.e., s. 218
[8] Frye,Miras-e Bastani-ye İran, s. 19

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder